
Deniz ve Asya'nın hikayesi..
Deniz, hayatının belli bir döneminde duygusal bir boşluk hissetmeye başladı. İçinde büyük bir susuzluk vardı sanki. Yıllarca bu susuzluğun ne olduğunu anlayamadı. Bazen kendi yalnızlığında kayboluyoe, insanlarla sosyalleşiyordu ama derin bağlar kuramıyordu. İhtiyacı olan şey sadece bir ilişki değil, kalbini gerçekten açıp sevgiyle dolabilecek biriyle bağ kurmak olduğunu düşündü.
Asya, insanlar arasında sevgi ve bağ kurmanın kolay olacağını ve herkesin birbirine doğal bir şekilde açılacağını sanıyordu. Ama zamanla o da bir şeyler kaybetti; güvensizlik, yalnızlık ve kaybolmuşluk duyguları içini sarmaya başladı. Asya sevgi doluydu da, ne suyunu akıtacağı bir nehir ne de deniz vardı.
Bir gün Asya ve Deniz karşılaştılar. Asya, Deniz’in gözlerinde tanıdık bir şey gördü. Susuzluk.. Deniz, Asya’nın varlığında kendisini farklı hissetmeye başladı. Ama ne o, ne Asya başlangıçta ne aradıklarından, neyle karşılaştıklarından habersizlerdi. Deniz, Asya’ya yaklaşırken susuzluğunun farkına vardı.. Asya ise güvensizliğini artık aşması gerektiğini fark etti.
İlk başlarda sadece konuşmak, paylaşmak, eğlenmek için bir araya geldiler. Ama zamanla ikisi de fark etti ki, bu ilişki sadece bir arayış değil, bir tamamlanma haliydi. İçsel boşluklarını doldurmak olmadığını da fark ettiler. Birbirlerinin ruhlarında eksiklik değil, tamlık buldular. Biri susuyordu, diğeri akacak yer arıyordu.
Asya, Deniz’in yanında en derin korkularını, endişelerini anlayabileceğini ve kabulleneceğini fark etti. Deniz, Asya’nın yanında duygusal olarak rahatlayabileceğini, kalbinin aradığı güveni bulduğunu fark etti..
Sevgi ve anlayışla birbirlerine yaklaştıkça ilişkileri derinleşti.
Birbirlerinin içindeki boşlukları doldurmakla uğraşmadılar. Kendi içsel varlıklarında tam buldular.
Deniz ve Asya nın hikayesi iki kalbin birbirini bulmasıyla, ne sadece arayışla ne de tek taraflı bir susuzlukla.. karşılıklı bir bağ ile yazıldı.
Gerçek bir bağ sadece bir kişinin ihtiyaçlarıyla değil, iki insanın da birbirinin kalbine dokunmasıyla kurulur. İlişkiler bazen bir arayıştan çok, bir buluşmadır. İçsel dünyalarındaki eksikliklerin birbiriyle buluşmasıdır. Birbirilerini tamamlama değil, kabullenme sürecidir. Herkesin susuzluğu farklıdır; kimi yalnızlıkla kimi güvensizlikle kimisi yetersizlikle karşılaşır (yüzleşir). Gerçek bağ birbirlerinin yaralarını sararken kendilerini de iyileştirmeleriyle gerçekleşir. Ne yalnızca susayan suyu arar, ne de su yalnızca susayanı.. Buluştukları yer belki bir bahar rüzgarı, belki bir köprü, belki bir gölge, belki bir gülüş, bir bakış belki de sessiz bir anlayışla kurulan yerdir.
Ne demiş Mevlana "Yalnız susayan suyu değil, su da susayanı arar." Uzm. Psikolog Burcu Baş
Comentarios