Boşluk, ne zordur anlamak…
İçimizde yer açtığımızda ve gerçekten bağ kurduğumuzda kaybedilen parça geride boşluk bırakacaktır. Birini ya da bir şeyi hayatımıza alırken aynı zamanda tam tersi olan kaybıda içimize alırız. Gerçek budur. Var olmak ve yok olmak. Biri varken diğerini yok sayamayız. Birlikte gelirler ve içimizde yer alırlar. Kaybın getirdiği kırıklık işte buradan doğar. Gelişi bir bayramsa gidişi matemdir. Biri olmadan diğeri olmaz. Zaten bağ kurmak böyle gerçekleşir. O kişiyle bağ kurulduysa varlığıyla canlı hissederken yokluğuyla boşluk hissetmektir.
Kendimizi korumak ise derin ilişkilerden kaçmak, yalnız kalmak, yalnızlığa gitmek ve tekrar o bağı kuraleceleceğimiz kişi ve şeylerden uzaklaşmaktır. Bu yüzden etrafımızda yüzeysel, tek gecelik, zaman geçirmelik, işimize yaradığı kadar kullanılan ilişkiler görmekteyiz. Herkes yaralı, acı çekmiş ve bir daha yara almamak için yüzeyde yaşıyor. Halbu ki bu tür ilişkiler besleyici değil, anlık haz verici, istikrarsız ve belirsiz. Bağ kurduğumuz kişiyi sahiplenmeye doğru gidersek, kaybetmemek üzere güvence altına alırsak o kişi özne değil, nesneye dönüşür. Nesneye dönüştüğünde ise derinsel bağımızı kaybeder ve kaybedeceğimizi garanti altına almış oluruz.
Kayıplar hayatta bize neyin önemli olduğundan bahseder.
Yeni bağlar kurduğunuzda hiç hayal kırıklığı, acı, mutsuzluk yaşamayacağınızı mı bekliyorsunuz?
Uzm. Psikolog Burcu Baş
Comments