Ciddi bir yaralanma, yanma gibi fizyolojik olarak durumlar ne kadar travmatikse, sevilen birinin kaybı da psikolojik olarak o derecede travmatiktir. Fizyolojik olarak bedenin iyileşmesi zaman alır ve bedenin zamana ihtiyacı vardır. Aynı şekilde yas tutmakta olan bir kişinin dengeye gelebilmesi için belli bir süreye ihtiyacı vardır. Fiziksel yaranın iyileşmesinde olduğu gibi yas sürecinde de iyileşme tamamen işlevsel veya yetersiz olabilir. Onca merhemler sürersin hala acır.
Kişinin denge durumuna gelebilmesi için yas süreçlerini geçmesi gerekir. Yas sürecinin tamamlanması için yas aşamaları vardır. Tamamlanmamış yas, kişinin gelişimini etkileyebilir. Yas süreci bir durum değil, süreç içerir. Bu açıdan kişinin çabasını gerektirir. İlk olarak kayıp gerçeğini kabul etmek vardır. O kişinin öldüğü, gittiği ve bir daha geri gelmeyeceği gerçeğiyle yüz yüze gelirsiniz. Kayıp gerçeği, kabul edilmediğinde inkar savunma mekanizması görülür. Bazen de insanın kayıp gerçeğinden kendilerini korumak için (bu da bir savunma mekanizması) kaybın anlamı yadsınır. ‘O iyi bir insan değildi, onu özlemiyorum.’ şeklinde olabilir. Başka bir bakışla da erken yaşta ebeveynini kaybetmiş kişi örneğin bir babası olduğu gerçeğini zihninden çıkartmıştır ve bu süreçle hiç uğraşmak istemez. Kişi kaybın acısını fark etmesi, kabullenmesi ve üzerine çalışması gerekir. Çevre ve kişi arasındaki etkileşim, yasın ikinci kısmının tamamlanmasını zorlaştırabilir. Çevre (dış uyaranlar da diyebiliriz) , yas tutan kişinin duygularından rahatsız olup ‘Yeter artık, çok abarttın, sen kendine üzülüyorsun.’ gibi alt mesajlar verir. Bu da kişi de kaybın inkarına neden olur. Çünkü kişinin yaşadığı durum değersizleştirilir. Halbu ki her insanın her duyguyu yaşayış anlamı başkadır. Kayıp edilen kişi ya da durumun insandaki yansıması başka başka olabilir. Bunu çevre tamamen bilemez. Bu aşama da kişiler duygusuzlaşabilir, hissizleşebilir. Bu da bir açıdan kendini korumanın bir yoludur.
Terapilerde bu duyguların yaşanmasına izin verilir, alan açılır. Üçüncü aşama da kaybedilen kişinin bulunmadığı bir ortama uyum sağlama sürecidir. Kayıp yaşayan kişilerin yaşam amaçlarını ya da hayatta yollarını kaybettiklerini hissetmeleri nadir değildir. Kaybedilen kişinin olmadığı ortam da onun yaptığı görevleri, rolleri üstlenmeye çalışır. Son aşama ise ölen kişiyi duygusal olarak yeni bir yere yerleştirerek yaşama devam etmektir. Terapilerde geride kalanın ölen kişiyle ilişkini unutmasına yardım etmek değil, duygusal dünyasında ölen kişiye uygun bir yer bulmasına yardım etmektir. Bu aşamayı engelleyen genellikle yeni bağlar kurmak değil, var olmuş bağı bırakamamaktır.
Yas tutmanın ne zaman sonlanacağına dair kesin bir yanıt yoktur. Tamamlanmış bir yasın göstergesi kişi artık öleni acı duymadan düşünebilmesidir. Şiddetli ağlamalar, göğüste baskı hissi olmadan ölen kişiyi düşünmek haline gelir.
Yas süreci uzun sürebilir ve varılacak nokta kayıptan önceki durum değil, kayıptan sonra ki bendir. Kayıptan sonra kişi değişmiş ve yeni bir ben ile yoluna devam edecektir.
Burcu Baş
Comments